28 Haziran 2013 Cuma

GEZİ GEZMEK İSTER , DEM İSTER ARTIK !



GEZİ GEZMEK İSTER , DEM İSTER ARTIK !



Gezi parkı olayları süresince Beşiktaş, Taksim, Ataköy, Bahçelievler, Şirinevlerde aktif olarak sokaklarda yer aldım, anneme yok yahu ne işim var diye yalan söyledim, özgür olmak adına arkadaşsız yalnız gittim ama arkadaş edindim, sayısız sosyal paylaşımda bulundum, fikir beyan ettim, uykusuz kaldım vs. Haberleri yandaş, direnişçi ve dış basından almakla kalmadım gözümle gördüm, acısını gözümde hissetim, yaşadım.




Bugün geldiğimiz nokta da görüyorum ki, art niyetsiz insanlığın refahı için yapılan her adım, sarf edilen her cümle nedense iyi niyetle bile başlamış olsa şuan büyütmeyi hiç istemediğim bir enerjiyi besliyor hale geldi, besliyor da. Ve bu enerji, kaynağının kim ve ne olduğuna bakmadan sadece ihtiyacı su olan ama nerden nasıl geldiğine bakmadan büyüyen bir bitki gibi bundan nemalanıp buyuyor. Gerek marjinal-çapulcu-direnişçi gerekse de yandaş ya da öteki diye etiketlenen grupların birbirine yönelttiği tehdit, evvel içerde his de olan şuan ayyuka vurmuş bulunan nefret hangi taraftan yükseldiği önem arz etmeksizin hem karşılıklı olarak direk karşı tarafı hedef alır şekilde hem de genel atmosferi karartıyor. Basitçe, tepki olarak görülen bir çok eylem, paylaşım,ifade de bir şekil de birilerini provoke edebiliyor , hizmet etmesini istediğim amaç dışında kitle üzerinde birleştirici etki yaratabiliyor.



Diktatörlük hakikat haline geldiğinde, devrim hak haline gelir. Fakat halk da oluşan sosyal farkındalık, algısal ve tepkisel hareketlilik sürdürülebilir olmak durumunda.. Kendini tekrar etmesi demek, çay suyunun üzerine defalarca kaynar gelmesi demektir.. Ve bu şekilde yüksek ateşte , davranışsal anlamda fevri ve ateşli hareketler, pişmekte olan sosyal birlikteliğin, farkındalığın ancak dibinin tutmasına ışık tutar..


Felsefesiz bir eylem öldürücü silahtır, eylemsiz bir felsefe ise değersizdir. Eylemin felsefesinin evrimleşmesi gerekiyor artık. Bütün halk bir oldu, toplandı. Ama plan yok. Daha fikri olarak eylemsel bir boyuta sosyal bilincin korunduğu, taşındığı bir sivil toplum örgütü formuna ya bürünmeli ya da var olan bir form bu şekilde yeniden şekillenmeli. Orada zaten bir bilinç yakalandı, herkes birbirinin elinden tuttu, korudu ,kolladı hatta büyüttü..




Türkiye İstanbul, İzmir, Ankara’dan ibaret değildir. Kıyı ya da metropolle sınırlı kalmamalı bu bilinç. Anadoluya, saf bilgiye, gerçeğe ve tehlikenin farkında olmayan üstbiliş noktasına varamamış insanımıza, öğrencilerimize, gençlere, yaşlılara ulaştırmak gerek, yaymak gerek. #HeryerTaksim demek için taksimden gerçek anlamda çıkmak lazım.


Bu nedenle bundan sonra bu enerjiyi, bu karanlıgı yaratan, besleyen hic bir resim ve yazı paylaşmamaya karar verdim. Daha somut ve üstdüzey oldugunu düşündügüm kişi ve politikalardan uzak herşey yine gündemimdedir (ki hep öyle oldu,oldurmaya çalıştım)…Hepimizin ihtiyaç duyduğu şeyin şefkat olduğuna inanıyorum. İnsan olarak hep birlikte kimseyi ayırt etmeden şefkat gösterin ,gönderin.


İyi gelsin yüreklerimize.